Stres ve Kaygıyı Kendinizi Programlayarak Yönetin
Stres ve kaygı durumlarını yönetebilmek için kendimizi hem bilinçli hem de bilinçaltı düzeyde programlamayı öğrenmeliyiz. Kendinizi stres ve kaygıdan uzak bir yaşam için nasıl doğru şekilde planlayabileceğinizi öğrenmek için yazımızı okumaya devam edin.
Düşüncelerimizin Sorumluluğunu Nasıl Alabiliriz?
Düşüncelerinizde kendinize ne söylediğiniz yaşamınızın niteliğinde çarpıcı farklılıklar yaratabilir. Panik bozukluğu yaşayan insanlar kendileriyle olumsuz ve kaygılı bir tavırla konuşmaya meyillidirler. Bu düşünceler, daha sonra, kaygı, korku ve panik atak duygularını başlatabilir. Bu yazımızda, bu tür yersiz düşünceleri diğerleriyle yer değiştirmek gibi önemli bir çalışmayla ve zihninizi kendi yararınıza işletmenize yardım etmekle ilgilidir.
Düşüncelerinizle Bilinçaltınızı Yönetin
Zihniniz malumatları hem bilinçli hem de bilinçsiz olarak işler. Bilinçaltı zihninizin farkında olmadığınız kısmıdır. Tecrübeleri hatıralar şeklinde depo etmek yanında, tüm gayri iradi beden fonksiyonlarını da kontrol eden otonom sinir sistemini yönetir.
Zihninizin bu daha derin kısmı, aynı zamanda tüm duygularınız, inançlarınız, alışkanlarınız, kendi hakkınızdaki yargılarınız ve sezgilerinizden sorumludur. Tüm bilinçli düşüncelerin bilinçaltının inşa edilmesine katkıda bulunduğu söylenebilir. Bu, “ne ekersen onu biçersin”, durumudur. Bu yüzden ne düşündüğünüze dikkat etmeniz gerekiyor!
Kaygı bozukluğunu daha yakından tanımak isterseniz sayginnlp.com/kaygi-bozuklugu-nedenleri-nelerdir/ sayfamızı hemen inceleyebilirsiniz.
Kendinizin En iyi Arkadaşı Olun
Eğer biri sizinle her zaman olumlu bir biçimde konuşuyorsa, yanlarında kendinizi iyi hissetme ve zamanınızın çoğunu onlarla birlikte geçirme olasılığınız daha fazladır. Benzer bir şekilde, eğer bir insan size karşı her zaman olumsuz bir şekilde konuşuyorsa, yanlarında kendinizi gerçekten kötü hissedecek ve belki onlardan kaçmayı deneyeceksiniz! İnsanlardan kaçabilirsiniz ama düşüncelerinizden asla! Eğer onların olumsuz olmalarına izin verirseniz; bu, olumsuz duygulara, tavırlara ve inançlara yol açacaktır. Öte yandan, olumlu düşünme, kendini iyi hissetme duygusunu ve olumlu beklentileri yaratabilir.
Kendinizin en kötü düşmanı olmaktansa kendinizin en iyi arkadaşı olmalısınız. Kaygı yaşadığınız zamanlar kendinizle nasıl konuştuğunuz üzerinde bir düşünün. Eğer olumsuzsa, kendinize sorun: Eğer benim yerimde bir arkadaşım olsaydı, onunla yine bu şekilde olumsuz bir biçimde mi konuşurdum? Ses tonum ve tempom nasıl olurdu? Onları rahatlatmak, teskin etmek ve desteklemek için neler söylerdim? Şimdi kendinizle de aynı saygılı ve yardımcı tavırla konuşmaya başlayın. Değişikliklerle ilgili kendi çabalarınız için kendinizle övünmek ve kendinizi heveslendirmek de ayrıca önemlidir.
Stres ve kaygı ile ilgili bir çok çeşitten bahsedilebilir. Daha detaylı bilgilere kaygı bozukluğu türleri yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Olaylara Bakış Açınızı Yönetin
Düşüncelerinizin duygularınızı yarattığını fark ettiğinizde, fiili olarak yaşamınızda olup bitenlerin hakimiyeti sizin elinizde olmasa bile bu olaylara tepkilerinizden sorumlu olduğunuz netleşmeye başlar. Lazarus ve Folkman (1984) bir kişinin belirli bir duruma bakış açısının stresin ve kaygının en önemli bileşeni olduğunda ısrar etmektedir. “Bu kişi/durum beni rahatsız ediyor”, diyen biri herhangi bir kişinin ya da durumun içindeki duyguların sebebi olamayacağını unutmuş demektir. Onları düşüncelerinizde yorumlamadan ve onlara bir anlam veremeden duygusal bir tepkiyi tecrübe edemezsiniz. Bu yüzden, kendinizin nasıl düşüneceğine izin vereceğinizi ve etrafınızdaki hayatı nasıl yorumlayacağınızı seçerek herhangi bir anda neler hissedeceğinize karar verebilirsiniz.
Faal bir biçimde adrenalin üreten faaliyetlerin peşinde olan insanlar vücutlarında “kaç ya da dövüş” tepkisini harekete geçirmeyi seçiyor ve bu duyumları yaratan tecrübenin “heyecanlandırıcı” olduğuna karar veriyorlar. Olasılıkla ne yaptığınızın farkında olmasanız bile, olumsuz ve gergin bir şekilde düşünmeyi seçerek “tehlike arayıcılar”ın peşinde olduğu heyecanları yarattığınız söylenebilir; ama bu duyumları siz “kaygı ve panik atak” olarak yorumluyorsunuz. Düşünceleriniz size ait olduğu müddetçe onları kontrol edebilirsiniz. Kulağa basit geliyor; ama işe yarıyor: düşünme biçiminizi değiştirdiğinizde hissetme biçiminizi de değiştiriyorsunuz. Kaygının üstesinden gelebilirsiniz. Karşılaştığınız şey ne olursa olsun her zaman onun hakkında kendinize söyleyeceğiniz olumlu şeyler vardır.
Olumsuz Düşünceleri Nasıl Olumluya Çevirebiliriz?
Bu olumsuz düşünce alışkanlıklarını ve kalıplarını nasıl gözden geçireceksiniz? İlk olarak, düşüncelerinizi ne şekilde işlettiğinizin farkına varmanız gerekli. Eğer düşüncelerinizde olumsuz eğilimler tespit edebilirseniz, durumu daha iyiye taşımanın izindesiniz demektir.
Yeniden Biçimlendirme Yapın
Her durumun olumsuz olduğu kadar olumlu yanları vardır. Eğer geçmişte sadece olumsuz yanları görüyorduysanız, bazı şeyleri değerlendirmeyi ihmal ederek kendinize yalan söylüyordunuz demektir. Durumun, olumlu yanları veya potansiyeli hakkında bilinçaltınızı bilgilendirmiyordunuz. Daha önce de söylendiği gibi, her şeyin anlamı, onu nasıl yorumlayacağınıza karar vermiş olmanıza bağlıdır. Örneğin, bir insan, “Geçen hafta hayatımın en büyük yanlışını yaptım’, demek yerine, bunu yeniden yorumlamaya veya yeniden biçimlendirmeye karar vererek şu şekilde dile getirebilir: Geçen hafta hayattan çok önemli dersler aldım!
Sadece İstediklerinize Odaklanın
Birçok insan kendilerini gelecekte olacaklar hakkında endişelenmeye veya olumsuz düşünmeye bırakır. Bir keresinde bir hastamın bana eğer bir şeyler hakkında endişelenmezse kendini suçlu hissettiğini anlattığını anımsıyorum; eğer bir şey hakkında endişelenmezse onu ihmal ediyormuş gibi hissediyordu. Gerçek şu ki, endişelenerek gelecekte olacakları kontrol edemez ve bundan bir yarar elde edemezsiniz. Gerçekte, üretici olmayan bir şekilde düşünerek en çok korktuğunuz şeyin gerçekleşmesine yardım ediyorsunuzdur.
Eğer biri kendine “Yarınki toplantıda kendimi gergin ve stresli hissetmeyeceğim” diyorsa, bu kişinin olumlu bir şekilde düşündüğü sanılabilir. Oysa size, “Ne yaparsanız yapın, ama pembe bir fili düşünmeyin”, dediğim zaman ne olmaktadır? Olasılıkla bazılarınız pembe bir fil görüntüsünün birden bire zihninize geldiğini göreceksiniz! Bunun sebebi bir şeyi düşünmemek için öncelikle onu düşünmeye ihtiyaç duymamızdır!
Bu yüzden cümlenin tümünün anlamı bir yana, bizzat toplantıyı düşünmek, kişinin zihninde stres ve kaygının yer etmesine sebep olur. Toplantı hakkında, “Kendimi yarınki toplantıda rahat ve serinkanlı hissedeceğim” diyerek, olumlu kelimeleri kullanarak düşünmek çok daha yardımcı olacaktır
İstemediklerinizi söylemek yerine istediklerinizi söyleyerek içinizdeki iyi şeyleri ortaya çıkarabilirsiniz. Eğer bunu nasıl yapacağınızı öğrenirseniz, kendinizi daha duruma hakim hissedebilir ve hayatınızda olumlu değişiklikler yapabilirsiniz.
Konuşurken Kendinizi İzleyin
Tıpkı düşüncelerinizle bilinçaltınızı etkilediğiniz gibi yüksek sesle konuşurken de bilinçaltını etkilersiniz. Siz konuşurken diğer insanlar sizi dinlerler; bilinçaltınız da böyledir. Söylediğiniz şeylerin olumluluğunu koruyarak, kelime haznenizi bu şekilde sınırlandırarak ve normal bir tarzda, olgusal bir yolla konuşarak zihninizin olumsuz şeyleri seçmesini engellersiniz. Eğer bir pskiyatriste gitmiyorsanız ve duygularınızdan ayrıntılı bir şekilde bahsetmek sizden istenmiyorsa; konuşurken melodramdan kaçının.
Kelimelerinizi Önemseyin
Zihninizin daha derin kısımlarının kullandığınız kelimeleri sözlük anlamıyla anlayacağını bilmek de önemlidir. Örneğin, “sakin” biri olmaya çalıştığınızı söylüyorsanız bilinçaltınız size “çalışmak” için yardım eder, ama başarmak için etmeyebilir! “Çalışma” kelimesi uğraşıp didinmeyi, ama aynı zamanda istenilen sonuca ulaşmamayı ima etmektedir. “Ben sakin bir insanım” veya “sakin bir insan olmaya başladım”, gibi ifadeler kendinizi rahat hissetme konusunda çok daha yardımcıdır.